Home » , , » Vinyl incelemesi

Vinyl incelemesi

Burası Vinyl, Vur Patlasın Çal Oynasın!

  Bu dünya bir harika adamım. 1970'li yıllar da Rock'n Roll'un altın dönemlerini yaşadığı, develerin  tellal olduğu zamanlarda; fakir mi fakir, yeteneksiz mi yeteneksiz bir adam varmış. Böyle uzun uzadıya anlatmaya  gerek yok aslında diziyi Martin SCORSESE yönetiyor. Nokta. Bence bir video parçasını izlemek için Scorsese  tarafından yönetilmiş olması yeterlidir.

Bilmeyenler için yönettiği bazı filmler:
                                         Gangs of New York        (L. Dicaprio, C. Diaz, L. Neeson)
                                             The Departed            (L. Dicaprio, M. Damon, M.Wahlberg)
                                             Shutter Island           (L. Dicaprio, M. Ruffalo, B. Kingsley)
                                    The Wolf of Wall Street      (L. Dicaprio, M. Robbie, M. McConaughey)

  Çok üretken bir yönetmen, bir röportajında; "En uzun yaşayan insanın hayatı bile kısa, o yüzden kalan kısa hayatıma güzel filmler sığdırmak istiyorum." demişti. Dikkat çeken  noktalardan birisi açıkça görülüyor zaten. Scorsese'nin Prison Break'te ki T-Bag olduğunu varsayarsak cebini Dicaprio'ya tutturmuş görünüyor. Böyle nasıl desem, "Seni seçtim Dikaçu." deyip oynatıyor her filmde. Bizde ki Cem Yılmaz ile Ozan Güven olayı gibi yani. Tek fark Scorsese, kendi filmlerinde boy göstermiyor, zaten 1,63'lük boyun neresi gösterilebilir? Sinemada 3 boyutlu gözlük yerine mikroskop vardı da biz mi izlemedik Scorsese reyizi. 
 
   

Uyuşturucu ve Müzik!

   Yabancı yapımlarda, gözümüze gözümüze soktukları bin bir türlü meret bu dizide de mevcut. Hele ki ana karakterimiz Richie, canı sıkıldıkça burnunun bir sağ deliğinden bir sol deliğinden çekiyor tozları. Çeşit çeşit otlar ve hapları saymıyorum bile. Hatta adam arkadaşlarıyla toz çekmeye giderken bile yolluk tozunu çekip öyle gidiyor. Kısacası adamın modu, her gün vuruyoz kuru kuru kubara. Cinselliği unutmamak lazım. Dizide utanma diye bir şey yok, en azından bizim kültürümüzde ki gibi utanma yok. Bu da demek oluyor ki, bir olay yaşanırken kimse ortamda kamera varmış gibi davranmıyor ve doğallığı hissediyorsunuz. Sanırım yönetmen farkı burada belli oluyor. Ayrıca Scorsese, Wall Street filminden 300 milyon dolar vurduğu için düğünlerde çalgıcılara çılgınlar gibi dolar saçmak yerine Vinyl'in prodüktörü de olmuş.   Hiçbiri ve daha azı hikaye kısmında...


Hikaye

 Hayatını barmenlik yaparak devam ettiren Richie, fakirim ama yakışıklıyım modun da takılan bir karakterdir. Dizinin son bölümüne kadar çok net anlaşılan bir şey varsa oda, Richie’nin kalbinin müzik için attığıdır. Böyle 300-500 değil tabi, Rock ve Blues gibi müzikler. Tabi müzik kulağı da olduğu için, aynı barda sahneye çıkan çikolata rengi caz gırtlaklı adamla hemen kanki oluyorlar. Gel zaman git zaman derken, çikolatayı plak şirketlerine yedirtiyor ve çikolata parasıyla kendi plak şirketini açıyor. Eğer 70’lerin NYC’sinde yaşıyorsanız bu sektörde işiniz çok zor çünkü bizim ülkedeki  kokoreççi mafyaları gibi mafyalar türemiş durumda. Yedirmezler yani.


  Aradan yıllar geçiyor bizim barmen Richie’nin hayatı değişiyor ama bize arada geçen o başarı öyküsünü bir türlü izletmiyorlar. Sanırım konumuz başarı değil, çöküş hikayesi. Shameless’daki gibi ana karakterlerin başına tam güzel bir şey geldi derken tekrar her şey kötüye gidiyor. Bu dizide her karakter önemli. Her karakter görünmez bir zincirle birbirine bağlı durumda ve her karakter, ana karaktermiş gibi ayrı ayrı inceleniyor. Bize her karakteri tanıma şansını sunan yetkililere şükranlarımızı sunuyoruz.


  Son zamanlarda şirket kötüye gitmeye başlıyor. Tam o sıralarda da Alman bir şirket bizimkilerin şirketini satın almak istiyor. Her şey bir imzaya bakarken, Richie dün gece yaşadıklarının etkisinden dolayı son anda “Vermiycem, vermiycem benim değil mi? Vermiycem.” diyerek  şirketi satmaktan vazgeçer ve kaybettiği müzik ruhunu bulursa her şeyin düzeleceğine inanır. Dün gece yaşadıkları ise; Richie arabasında oturmuş uslu uslu kokainini çekerken insanların bir konsere koştuğunu görüp “Aha! Kız kavgası var kesin” diyerek onların peşine takılır. Konserde ki grup NY Dolls grubudur ve ortaya koydukları Rock müzik Richie’ye çok farklı duygular hissettirir. Konserin olduğu bina eski olduğu için yüksek ses ve kalabalığa dayanamayıp çöker ve Richie'nin çöken binadan 1500 kafayla nasıl kurtulduğu, İsviçreli Bilimadamları tarafından araştırılmaya devam ediyor.


  Daha sonra aradıkları grubu koca şirkette kim bulabilir bir tahmin edin. Tabi ki getir götür işlerini yapan sekreter kız bulur. Buldukları grubun solisti, dizinin prodüktörünün gerçek oğlu olduğunu da unutmayalım. Amerika’da bile torpilin kralı dönerken biz bence çok şikayet etmeyelim. Şaka Şaka, adam role cuk diye oturmuş. Neyse işte velhasılıkelam böyle bir diziydi Vinyl. Anlatılacak çok şey var fakat sizi spoilera boğmak istemem. Devamını merak ediyorsanız çoğu dizi sitesinden bulup izleyebilirsiniz.

Sonuç

 Sonuç olarak, kim olduğunu ve hiç bir hatayı başka bir hatanın telafi etmeyeceğini unutma. Tutkularını kaybetme çünkü onlar bugünlerde bulunması zor şeyler. Necip Fazıl'ın da söylediği gibi, "İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.". Eğer müzikal seviyorsanız izlemeniz gereken kaliteli bir dizi. Ben izledim 2. Sezon çıksa onu da izlerdim fakat ilk bölümden 2. sezon onayını alan diziyi iptal ettikleri için bu sezonla yetinmek zorundayız. İyi seyirler.











Bonus gif








 
Copyright ©
Created By Sora Templates & Free Blogger Templates