Home » , , , » İnto the wild

İnto the wild

Doğa seni çağırıyor


  Bu filmde ne oyuncuların adından, ne yönetmeninden bahsedeceğim. Hayatımda ilk defa film izlemişte, verdiği müthiş duyguyu tasvir etmeye çalışıyormuş gibi anlatacağım. Zaten, binlerce film izleseniz de bu film size ilk defa film izliyormuşsunuz hissini verebilir, bana verdi. İzleyen herkese hissettirdikleri başkadır belki ama ben bana hissettirdiklerini anlatacağım. Nasıl denir bilmiyorum, radyoda en sevdiğiniz şarkının çıkması gibi ya da uzun zamandır giymediğiniz pantolonunuzun cebinden para çıkması gibi hissettiriyor. İçinizdeki benlik kaybolmuşta, haberlerde en kötü vesikalık fotoğrafı yayınlanmış ve Müge Anlı tarafından bulunmuş gibi hissettiriyor. Demek istediğim, bu film içimde her zaman var olan, fakat oturup iletişime geçmediğim benliğime direkt olarak işleyen bir film. Bu film uzun vade de bakış açınızı, hatta hayatınızı değiştirebilir. 


 Chris’in doğada geçen yaşamı ile ilgili, Jon Krakauer tarafından ”Into the Wild” adıyla yazdığı kitabının ardından, 2007'de aynı isimle filmde çekilmiştir. Bu kitaptan alıntı yapmak gerekirse;
”McCandless, bir kalemde vahşi doğa kurbanı sıfatına sokulamaz. Her ne kadar yaban hayat açısından ihtiyatsız, eğitimsiz ve aptallık ölçüsünde tedbirsiz olsa bile, yetersiz değildi. Aksi takdirde Alaska’da 113 gün tutunamazdı. Dahası ne kaçık, ne sosyopat, ne de toplumdışıydı. Kesin olarak ne olduğunu söylemek hiç kolay olmasa da McCandless başka bir şeydi. Bir seyyahtı, belki de.”
 Her şeyden önce bu film, geçek bir olaydan esinlenilerek yapılmamıştır. Bu film tamamen gerçekleri anlatmaktadır. Belki de bu yüzdendir bu filmi bu kadar sevmem. Film herkese göre değişen sonuçlar veriyor. Bu çıktıların size ne vereceğini ben bile merak ederken, sizde kendiniz için merak etmelisiniz.

Hikaye

 Filmin girişinde ki yazıların fontu filmde, fantastik ve bilim kurgu izlerine rastlanmasının mümkün olmadığını bizzat söylüyorlar. Film bir nevi flash-back ile başlıyor. Filmin son sahnesinden çok az zaman öncesiyle başlıyor ver geriye gidip olayların başlangıcını anlatıyor. Chris 20-22 yaşlarındayken, üniversitesinden mezun olur. Hatta bu arkadaşın farklı olduğunu mezuniyet töreninde kürsüye atlayışıyla da fark edebilirsiniz. Arkadaş yerine Berduş diyelim çünkü ortadan kaybolduğunda kendine Süperberduş diye bir soyisim seçmiş. Bizim Berduşun babası acayip disiplinli birisi, ama öyle böyle değil. Düşman başına diyebiliriz. Annesi de iyi niyetli biri belki ama bizim berduşun bakış açısıyla baktığımızda, o kadar yapmacık ve sıradan ki, berduş neredeyse ailesinden nefret ediyor. Sebebi ise benim anladığım kadarıyla ailesinin, düzeni ya da sistemi, adını siz koyun, bu kadar benimseyip onu da kendileri gibi olmaya zorlamalarıdır. Mesela Berduşun uzun zamandır kullandığı, birçok anısının olduğu eski arabasını, ailesi yeni bir arabayla değiştirmek istiyorlar. Berduşun zaten derdi başından aşkın, okumaya devam mı etsem, iş mi bulsam, başka bir şeyler mi yapsam diye hayatının zor dönemlerinden birinde. Berduşun ailesine verdiği cevap ile film kopar. “Neden yeni bir arabaya ihtiyacım olsun?” Bu soruyu kendinize hiç sordunuz mu? Neden bir şeylerin daha iyisine daha yenisine sürekli ihtiyaç duyuyoruz ve onların masrafları için hayatımız boyunca sürekli çalışmak zorunda kalıyoruz. Yıllar önce yeni bir iphone 5 aldınız sonra, 5s modeli çıktı eskisini satıp onu aldınız. Şuan ise iphone 7 modeliniz var. Iphone 5 ile 7 arasında ne değişti? Teknik özellikler değişti. Pe ki size hissettirdikleri değişti mi? İddiaya girerim ki ikisini de ilk aldığınızda aynı şeyleri hissettiniz. İkisi de, aldığınız dönem popülerdi. İkisi de son modeldi ve ikisi de aynı şeyleri hissettirdi. Pe ki ya iphone 5 yerine 7 ye neden ihtiyacınız var? Belki de yoktur. Sadece kendinizi, ihtiyacınız olduğuna programlamışsınızdır. Hatta siz değil, belki de başkaları programlamıştır sizi. Böylesi daha acıdır belki de. Bir şeylere ihtiyaç duyarsınız ve onları almak için çalışırsınız. Onları aldığınızda mutlu olursunuz, derken üst ve yeni modeller çıkar ve siz daha çok çalışırsınız onları da alabilmek için. Mutlu olmanızın bir diğer sebebi bunların farkında olmadan yapmanızdır. Eğer bizim Berduşun gözünden bakıyor olsanız hayata, düzen insanı kölesi yapıp ölene kadar çalıştırıyor ve hak ettiğinin azı olan ufak ödüller veriyor.



 Filmden uzaklaştığımı sanmayın, çünkü bunlar Berduşun kafasında ki düşünceler. Birazı da benim kafamdan. Berduş o gün aniden bir karar alır ve kimlik kartını, ehliyetini,  kredi kartlarını kesip çöpe atar. Çantasını toparlayıp “İşte gidiyorum, bir şey demeden, arkamı dönmeden, şikayet etmeden.” Şarkısını mırıldanarak evden çıkar. Kankası olan uçan tenekeye binerek, lanet olası medeniyet denen köle pazarını terk eder. Ama evden çıkmadan abdest almayı unuttuğu için daha ilk gün arabada uyurken sel baskınına yakalanır. Sonra eski dostu uçan tenekeyi sevip okşayıp “Sana da az binmedik. Hakkını helal et.” der ve cebinde ki tüm parayı yakıp yola devam eder. Evet parayı yakıyor. Bizler de para için adam yakıyoruz bu da ayrı bir ironi.



 Yolda ancak bir gezginin anlayabileceği duygular tadar. Yeni yerler keşfeder, o bölge halkı için sıradan olan her şeyi güzel bulur, birçok insan ile tanışıp birçok insanın hayatına dahil olur. Yolda, otostop ile hippi bir çiftin karavanına biner ve bir kaç gün onlarla seyahat eder. Bir sabah onlar uyanmadan kuma "Teşekkürler." yazıp yeni maceralara doğru yelken açar. Size Berduşu ne kadar anlatsam az. Berduş, hiç birimizin hiçbir zaman olamayacağı bir insan ve hayatı hepimizden daha çok yaşayıp, hepimizden daha mutlu oluyor. Pe ki onu mutlu yapan şey nedir? Hiçbir şey olabilir mi? Belki de mutlu olmak için hiçbir şeye sahip olması gerektiğini düşünmüyordur. Yolculuğunda kanoyla, çılgınlar gibi akan nehri aşmayı de ihmal etmemiştir.



 Prosedüre göre nehirde kano kullanabilmek için sıraya giriliyor ve o gün Berduş sıraya girse 12 yıl beklemesi gerekecekti. Bu yüzden kanosunu alıp doğruca nehre dalıyor. Ne yapmasını bekliyorlardı ki? Lanet olası nehri geçmek için 12 bekleyemezdi. Lanet olasıca federaller. Neyse sakinim. Nehirin hızlı akan kısmını geçince Danimarkalı bir çifte rastlıyor. Çift çok tuhaf. Berduş onlarla oturup sosis falan yiyor ama kız o süre boyunca çıplak ve erkek arkadaşının da umurunda bile değil. Tam o sırada, lanet olası federaller Berduş'un peşine düşünce, oradan da ayrılıyor ve yeni maceralara kürek çekiyor. Daha fazla anlatmayacağım çünkü bıraksalar günlerce anlatırım bu filmi. Siz iyisi mi açıp izleyin.


Sonuç

 Sonuç olarak; bu düzen sizi mutlu ediyorsa, mutlu olmaya devam etmeniz kaçınılmaz. Fakat sizde bizim Berduş gibi bu durumdan bıkmış ve hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız, belki de yerininizde durduğunuz her saniye paralel evrende birileri sizin yerinize hayallerinizi yaşıyordur. Kaybedeceğin en büyük şey zamandır. Onu da bugüne kadar kaybettin.  Bu yüzden düşünmeyi bırak ve yapmaya başla! Unutmamak gerek ki, "Mutluluk sadece paylaşıldığında gerçektir."

Bonus GIF
















 
Copyright ©
Created By Sora Templates & Free Blogger Templates